Eureka (2000)
"Derin insanlığın ferahlatıcı bir örneği"
Karşınızda 217 dakikalık bir sınav var. Seveninin az olduğu, ülkemizde festivallerde bile gösterilmeyen, Cannes'den FIPRESCI ödüllü bir vaha.
İki kardeşin güneşli bir yaz sabahı okula gitmek için otobüse binmesiyle açılan film otobüste yaşanan bir katliamla yön değiştiriyor. O dakikadan sonra anlatılan hikayede olayların büyük çoğunluğu iç karartan ve olumsuz şeyler olmasına rağmen yönetmen bize hiçbirşey olmuyormuşcasına bir atmosfer yaratıyor ki trajediler karşısında soğukkanlılığımızı koruyoruz.
Kullandığı sepya renkle hep bir hüzündeyiz, hep bir ağırlık altındayız. Öyle sakin anlatılıyor ki herşey oysa karşımızdaki perdede insanlar ölüyor, yuvalar terkediliyor, cinayetler işleniyor...
Travmaya giren karakterler birbirlerine ilaç oluyor farkında olmadan, Hele Makoto karakteri vakurluğuyla bize her karede ders veriyor adeta, içindeki masumiyet hepimize yeter.
Finaldeki normal renge geçişle de artık onlarında iyileştiklerine inanmamız isteniyor. Aynı zamanda filmin ismi de anlamını buluyor.
Bütün güzel şeyler gibi zorlu ama ona değer...
Bütün güzel şeyler gibi zorlu ama ona değer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder